TUZ Dost mu Düşman mı ? Vücudun su dengesini sağlamada başrole sahip olan tuz, aşırı miktarlarda tüketilirse başta kalp-damar hastalıkları ve hipertansiyon olmak üzere, pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Bu noktada ailelere, yeni neslin tuz kullanım alışkanlığını henüz bebeklik döneminde sınırlandırmaları tavsiye ediliyor. Az Tuzlu Beslenme Alışkanlığı Bebeklikte Kazanılmalı.. Pek çoğumuz henüz tadına bile bakmadan önce yemeklerimize tuz dökmek gibi bir alışkanlığa sahibiz. İnsan yaşamı için hayati bir öneme sahip olmasına rağmen, pek çoğumuz tuzu sadece alışkanlıklarımızdan kurtulamadığımız için bu sıklıkta kullanıyoruz. Bu sebeple, tat alma duyumuzun oluşmasında hiç kuşkusuz oldukça önemli bir yere sahip olan tuz, uzun yıllardır tüm dünyada bir tartışma konusu haline geldi. İçin bulunduğumuz “14-20 Mart Dünya Tuza Dikkat Haftası” kapsamında tuzu hangi miktarda kullanmamız gerektiğine ilişkin pek çok soru gündemdeyken, İç Hastalıkları Uzmanı Dr.Semiha Kaplan tuz kullanımı hakkında merak edilenleri anlattı: Türkiye’de Kişi Başına 18 Gram Tuz Tüketiliyor Mutfaklarımızda kullandığımız klasik sofra tuzunun, diğer adıyla “sodyum klorür” oalrak geçer. Bunun yüzde 60’ı klor, yüzde 40’ı sodyumdur. Yüzde 60’ı su olan vücudumuzun su dengesini tuz sağlar, ancak gerektiğinden fazla alınan her gram tuz dengeyi bozmak için yeterlidir. Günlük alınması gereken tuz miktarı ise 0.5 ilâ 5 gram düzeyindedir. Günlük alınan tuzun yaklaşık dörtte üçü işlenmiş gıdalardan sağlanırken, dörtte biri ise masada yemeğe eklenen tuz aracılığı ile alınıyor. Vücuda gerekenden daha fazla tüketilen tuz, en başta hipertansiyon ve damar sertliği olmak üzere, bunlara bağlı birçok kalp ve damar hastalıklarına neden oluyor. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de kişi başına tuz tüketiminin günlük 18 gram civarında olduğu görülüyor. Tuz Alışkanlığı Bebeklikte Kazanılıyor TUZ Dost mu Düşman mı ? – Tuzun hayatımıza olan etkisi çocukluk yaşlarına dayanmaktadır. Damak zevkimiz, çocukluk döneminde ailemizin damak zevki ile şekillenmektedir. Çocuklarımızı bebeklikten itibaren az tuzlu bir beslenme ile eğitirsek gelecekte tuz yüzünden oluşabilecek hastalıkların başında gelen hipertansiyon ve kalp hastalıklarından korunmasında yardımcı olmuş oluruz. Bu konuda kesin bir süre vermek çok doğru değildir fakat şu bir gerçek ki, kalp-damar hastalıkları ve hipertansiyon açısından var olan önemli risk faktörlerinden biri de aşırı tuz tüketimidir. Bu hastalıklar beraberinde böbrek hastalıklarını da getirmektedir. Diğer önemli hastalıklar ise mide kanseri gelişimi, böbrek taşı, kemik erimesi (osteoporoz) astım atakları ve beyin damar hastalıklarıdır. TUZ Dost mu Düşman mı ? Tuzu Azaltmanın 7 Sırrı 1- Taze sebze ve meyve tüketimini artırmalı, fast food tüketimini azaltmalı hatta mümkünse ortadan kaldırmalıyız. 2- Yemeklerimize tuzu aratmayacak taze baharatlar ile çeşitlendirebiliriz. Fesleğen, nane, dereotu, kekik, maydanoz, gibi baharatlar bu ihtiyacı giderebilir. 3- Alışverişteyken aldığımız ürünlerin üzerlerinde ki tuz oranlarına dikkat etmeliyiz. 4- Tuz oranı yüksek olan, turşu, ketçap, mayonez, zeytin, tuzlu peynir gibi gıdaların tüketimine dikkat etmeliyiz. 5- Patates, pancar, muz, kuru fasulye gibi potasyum yönünden yüksek gıdaların tüketimini artırabiliriz. (Bazı bireyler için fazla potasyum tüketimi zararlı olabilir. Bilhassa böbrek rahatsızlığı veya da, başka bir sağlık sorunu olan kişiler tuz yerine geçmekte olan maddeleri kullanmadan önce doktora danışmalıdırlar) 6- Tuz oranı yüksek olan kavrulmuş kuruyemişleri değil taze olanları tüketmek daha sağlıklıdır. 7- En önemlisi de tuzu keserken birden bire değil azaltarak yapınız; yeme zevkiniz bozulacağı için tuzu kesmek size ıstırap gibi olabilir. İyotlu Tuz mu? İyotsuz Tuz mu? İyotlu tuz, iyot eklenmiş sofra tuzudur. İyot vücudun enerji harcama hızını etkileyen ve bir tiroit hormonu olan tiroksinin yapısında yer alır. Yeterli miktarda iyot almazsa vücut; yeterli tiroksini üretemez. Buna bağlı olarak sonuçta vücudunuzun enerjiyi harcama hızı azalır ve kilo artışı sorun olmaya başlayabilir. Guatr iyot alımının yetersizliğinden olur. Ülkemiz için önemli ve çok sık görülen bir sağlık sorunu olduğu görülmektedir. Ülkemizde Akdeniz’in iç kısımları, Karadeniz, Ege ve Doğu ve İç Anadolu’da bazı yerler endemik guatr bölgesi olduğu bildirilmektedir. Basit guatr oluştuktan sonra artık iyotlu tuz kullanmanın bir faydası yoktur. Kullanılan iyotlu tuz, guatırın oluşmasını ve gelişmesini önlemektedir. İyotlu tuzun 1 gramında ki iyot miktarı yaklaşık 70 mikrogramdır. İyot yetersizliğinin yol açtığı bir diğer hastalık da Kretinizm’dir. Bu hastalık, gebeliği süresince yetersiz miktarda iyot alan annelerden doğan çocuklarda görülen bir hastalıktır. Zekâ geriliği, spastik motor bozukluğu, kas erimesi, işitme ve konuşma engeli, konuşma ve öğrenme güçlüğü gibi rahatsızlıklarla ilişkilidir. Tuz Yemek Piştikten Sonra Eklenmeli İyot yetersizliği; dünyada önlenebilir zekâ geriliği ve beyin hasarının en temel nedenidir. Önemli ve dikkat gerektiren bir halk sağlığı sorunudur. İyot yetersizliği sorununu önlemek; kolay ve ucuzdur. Pişirme sırasında iyot kaybı olur, bu nedenle tuz yemeklere pişirme sonrası eklenmelidir. Tuzu Saklarken oluşacak iyot kaybını önlemek amacı ile; iyotlu tuzu, serin, kuru, ışıksız ortamda ve koyu renkli cam kaplarda saklamak gerekiyor. TUZ Dost mu Düşman mı ? konusunu okudunuz.. Dikkat edin sağlıkla kalın.. kaynak:superkadin.net Kaynak Linki : http://www.superkadin.net/tuz-dost-mu-dusman-mi/ |
690 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |