CHP MECLİS ÜYESİ FİLİZ SENGEL CERİTOĞLU ANAYASA... ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ... Amaç ne? Sonuç ne olur? Bizler, hangi değişiklikler için sandığa gidiyoruz? Asıl hedeflenen ne? Bu ve benzeri birçok problem ve akıllarda bir türlü cevaplanamayan sorularla sandığa giden vatandaşlarımız... Sanırım bu sorulara yanıt verebilmek ,için buradaki satırlar yetersiz kalacak ama olabildiğince açık şekilde bu zeminde aktarmaya çalışacağım. Öncelikle ilk bilinmesi gereken şu ki; ANAYASA: BİR TOPLUMSAL SÖZLEŞMEDİR. Öyle ki; "iktidarın elde edilmesini, kullanılmasını ve devrini, devletin yapısını, başlıca hukuk kurallarının konulması, devletin rejimini, insan haklarını ve özgürlüklerini en üst düzeyde düzenleyen", bir sözleşmedir. Bu anlamda o toplum içinde yaşayan tüm yurttaşların; tüm haklarını koruyan, nasıl bir sistem içinde yaşayacaklarını belirleyen, bir sözleşmedir. Kısacası; bizim Türkiye Cumhuriyeti içinde birada yaşayabilmemiz için kuralları koyan bir sözleşmedir. Dolayısıyla bir arada yaşamak zorunda olan bizlerin, 18 maddeyi tek tek incelemesi ve irdelemesi yegane vatandaşlık görevimizdir. O yüzden hap yapılarak yutturulmaya çalışılan ve en önemlisi olağanüstü hal kuralları -sözde hukuku- uygulanırken, 2 yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtilen bu toplumsal sözleşmenin, tabiri caizse yangından mal kaçırırcasına, bu kadar aceleyle referandum aşamasına getirilme şekli ve durumu bile başlı başına; SÖZLEŞMEYİ BAŞTAN BATIL HALE GETİRMEKTİDİR. Neden? Çünkü hatırlarsınız; Anayasanın 175. maddesinde yazan “Değiştirme teklifinin kabulü Meclis’in üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür” Ancak maşallah, kendisinin taraf olduğunu ispatlamak isteyen milletvekilleri, oy kullanacakları kabinlere birkaç şahitle girmişler veya göstere göstere oy kullanmışlardır. Baştan şeklen sakat başlamış bir Anayasa meclis oylamasına tüm yurttaşlar olarak şahit olunmuştur. Ayrıca yine OHAL kapsamında iken bu şekilde bir değişikliğe gitmek; Anayasanın 67. maddesine göre; 'serbest ve eşit oy' açısından ayrıca değerlendirmeye ihtiyaç duyan bir konudur. Bu halleriyle öncelikle bilinmelidir ki; önümüze konan değişiklikler, her ne kadar siyasi iktidar ve TEK ADAM olma yolundakiler için "Türkiye'yi daha iyiye götürecek (!)" gibi gösterilse de; hukuki bir süreç olmaktan ziyade, siyasi bir girişim olarak başlatılmıştır. Bu durum da sözleşmenin tarafı olan bizleri kamplaştırır ve kutuplaştırır hale getirmiştir. Hatta daha da ötesi siyasi iktidar, bu süreçte amacı uğruna toplumun belli bir kesimini ötekileştirmekten ve terör örgütleriyle özdeşleştirerek toplumun diğer kesimine hedef göstermekten geri durmamıştır. Anayasa madde 2 der ki; "Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” Ve mevcut Anayasamızın en önemli temeli ERKLER AYRILIĞINA dayanmaktadır. YANİ YASAMA-YÜRÜTME ve YARGININ BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ olması esastır, esas olarak kalmalıdır. Ancak değişiklik ile yasama-yürütme ve yargı ayrımı ortadan kalkmaktadır. Yürütme anlamında bütün yetkiler ve hatta daha fazlası “TEK ADAMA" verilmek istenmektedir. Aynı TEK ADAMA, yürütme yetkileri dışında yasama yetkileri de verilmek istenmekte; ancak buna karşılık, yasamanın, TEK ADAMI denetleme yetkisi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Öte yandan, yine TEK ADAM, yargı organlarının oluşmasında belirleyici olacağı gibi, kendisinin, yargı önünde hesap verme zorunluluğu bulunmasın, istenmektedir. Nitekim TEK ADAM, suç işlese bile, yargı önüne çıkması için 400 milletvekilinin oyu gerekmektedir. Tabii bu sayıya ulaşılması çok zordur. Çünkü en başında belirttim ya; partili Cumhurbaşkanı olmasının esas hedefi, siyasi kimlik ve siyasi yandaşını yanına alarak TBMM’de çoğunluk oluşturması esas hedeftir. Dolayısıyla; birçok siyasi baskıyla yapılan, özgür ve adil seçimin olmadığı ortamda, seçimleri hep aynı partinin kazandığı; seçimlerde seçim sahtekârlıkları, muhalefet üzerinde baskı, medya kanallarının muhalefete kapatılması, medyanın tekelleştirilmesi, yandaşlara menfaat sağlama yöntemiyle ödüllendirme ve muhalifleri de ticaret ve vergi hukukunu işleterek cezalandırma, köşeye sıkıştırma ve susturma yöntemleriyle baskıcı parti sistemi devam ettirilmektedir. Bu şekilde de partili olan Cumhurbaşkanı ve ona itaat eden milletvekilleri sayesinde 400 milletvekilinin bulunamaması sağlanarak, TEK ADAMIN her türlü hukuki ve cezai mesuliyeti ortadan kaldırılmak istenmektedir. İşte böylece toplum kutuplaştırılarak "sen, bendensin!", "sen, benden değilsin" noktasına itiliyor. Bunun içine sadece siyaset girmiyor, din giriyor, mezhep giriyor, etnik köken giriyor, kadın giriyor erkek giriyor, giriyor da giriyor.... Artık toplum, toplum olmaktan çıkıp; fanatik taraftar grupları haline getiriliyor. Düşünsenize bir kamu kurumunda çalışan herhangi bir vatandaşlarımız bile referandumda HAYIR oyu kullanacağını ifade edemiyor. Korkuyor. Çünkü HUKUK DEĞİL; KORKU DEVLETİ OLDUK. Bu noktada şimdi senin olan, O TEK ADAM, yarın başka bir partinin TEK ADAMI oluyor. Ve bu durum şimdi hoşuna gitse; yarın kabul edemeyeceğin bir hal almaya başlıyor. En önemli değişikliklerden biri işte bu. Öte yandan yargı bağımsızlığından bahsetmek mümkün olmuyor; çünkü HSYK'nın üyelerini TEK ADAM seçiyor. Sen hakkını aramak için adalet için Mahkemelere koşuyorsun ya; işte eğer sen, O TEK ADAM'ın partisinden değilsen, eşitler arasında yarışamıyorsun. Öteleniyorsun. O TOPLUSAL SÖZLEŞMENİN TARAFI OLAMIYORSUN!
YANİ KISSDAN HİSSE; 1. Sistem değil; çok partilik, çok seslilik değiştirilmeye çalışılmaktadır. Amaç TEK ADAM REJİMİ getirmektir. 2. O TEK ADAM, partisinin başkanı veya bir parti mensubu olabilecektir. Yani şimdi senin ideolojini savunan bir partilin olabileceği gibi; yarın seninle aynı düşünceye sahip olmayan başka bir partinin mensubu olabilir O TEK ADAM. 3. Düşün O partili TEK ADAM, hep kendi adamını kayırıyor ve sen o fikre sahip olmadığın için hep dışarıda kalıyorsun. Bu durum, oy kullanan, senin, oyunun arkasında durmanı engelliyor. Şayet seçilecek TEK ADAMI desteklemediysen. 4. O TEK ADAM, hem Başkan, hem hakim, hem savcı, hem bakan, hem yasa koyucu... Yani herşey... Ve O TEK ADAM, her şeyken; sen ondan değilsen, bir HİÇSİN! 5. O TEK ADAM, senin seçtiğin, seni temsil edecek vekilin, tüm görevlerini üzerine alıyor. Çünkü tek başına kararname, yönetmelik hatta kanun yapabiliyor. Kendine riskli gördüğü anda OHAL ilan edebiliyor ve Tahtına koyduğu yastıkları çoğaltıyor. 6. O TEK ADAM, Meclisi, milletin seçtiği vekillerden oluşan meclisi, FESH EDEBİLİYOR. Yani milletin iradesini fesh ediyor. İşte tüm bunları anlatmak esas amaç olmalı ve şuan için ilçe örgütümüzün de tüm partililerimizin de, gerçek ve olması gereken demokrasi savunucularının, laiklik siteminin esaslarını kavramışların, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal ve hukuk devleti olarak kalmasını isteyen tüm yurttaşlarımızın ve bizlerin yapmaya çalıştığı budur. Birebir tek tek, ev ev, kişi kişi bunları anlatmaktır. Ülkemizin her yerinden HAYIR çıkması tabii ki de esas hedef olmakla birlikte; ilçemiz için bu oranın %75 veya üstü olacağını düşünüyorum. Nitekim unutmamak gerekir; BİLGİ, ŞİDDETLE; BİR ARADA YAŞAMA İSTEĞİ, BASKIYLA-DİKTAYLA YOK EDİLEMEZ ve Mustafa Kemal ATATÜRK'ün dediği gibi; "Cumhuriyet, ahlâkî fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya ve tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil ve rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir." Tüm bunlar için sen sen ol, hangi partili olursan ol, HAYIR de arkadaşım!Kaynak;efesdostgazete.com |
513 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |